Perşembe, Eylül 30

Kararsızlıklar Maratonu




Şimdi.

Normalde blogumu fotoğraf paylaşmak için açmış olsam da yazı yazmayı çok sevdiğimden kendimi tutamıyorum. Blog kadar konu yelpazesi geniş bir mekanda insan saçmalamadan edemiyor açıkçası. Yine de bu zamana kadar kendimi tuttum en azından bir konu hakkında yazayım diye (bkz. sbb,film) Ama şimdi en azından canım bu denli saçmalamak isterken kendi blogumu kullanmam en mantıklı durum olacak. .d

Şu sıralar ruh halim o kadar değişken ki şarkı seçerken bile zorlanıyorum. Geçirdiğimiz bi kazadan beridir minibüs, otobüs ya da yol üstünde giden tekerli her türlü aracın içinde kulaklıklarım kulağımda olmadan oturamaz oldum. Onlar olmadığı zaman aşırı derecede gergin oluyorum. Artık arabaların şerit değiştirmelerini seyredip kendi kendime kaza teorileri kuruyorum. Şimdi bu siyah opel bu wolsu sollamaya kalkarsa sonra bu da gaza basar o da ordan bi sola kırdımı kafa kafaya girerler valla modunda yolculuk yapıyorum. Gergin ki ne gergin yani asfasdsd.
Okula giderken yine minibüse binip kulaklıklarımı taktığımda ikinci bi kavgam da böyle başladı işte. Şarkı seçip bitmeden değiştirmeler, çok yavaş olan şarkıyı çok yavaş diye, çok hareketli olan şarkıyı çok hareketli diye değiştirmeceler falan. Kısacası telefon benden ben telefondan bıktık. Daha ne kadar sürer bu kararsızlık hali bilmem.


İlk Mim :)

Herşeyin ilki bi' başkadır ya. Bu da benim ilk mim'im işte. :d
Olayı bende baya zor kavradım. Nedir bu mim muhabbeti diye blog blog gezdim. Mia'nın blogunda çaktım davayı (gayet argoca da belirttiğim gibi) ve orada bunu söylemiştim.
Beni mimleyen tatlı insanın da ilk mim'i olduğunu okumak daha bir hoşuma gitti. Teşekkürler ™ мγdяєaм. :)

Şimdi konumuza gelelim.
Yerinde olmak istediğiniz bir ünlünün ismini,
resmini ve neden onun yerinde olmak istediğinizi açıklayın.

Ve ben sizle hayranlıktan öte kıskançlık duyduğum birini paylaşıyorum.

Onun adı Jenna Dewan .
  


- En devasa sebebi mükemmel dans ediyor olması.
- Step Up ve Take the Lead gibi iki aşık olduğum filmde başrol oynaması.
- Justin Timberlake, 'N Sync, Celine Dion, Pink, Missy Elliot, Ricky Martin gibi isimlerin arkasında dans etmiş olması.
- Güzelliğinde gözüm yok da fiziği dans açısından sahip olmak istediğim bi şey oluyor, ister istemez. :d
- 29 yaşında olmasına rağmen çok başarılı işler yaptığı kesin.

Ve öyle işte.
İtiraf köşesi gibi yaptım olayı. :d


Şimdi normalde buraya da mimlediklerimi belirtmem gerek ama gerçekten daha hiçmihiç kimseyi tanımadığımdan bu kısmı bu seferlik boş bırakıyorum. :) Bi dahakine doldururum hayırlısıynan.

Çarşamba, Eylül 29

Herşey Sende Gizli


Yerin seni çektiği kadar ağırsın,
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın,
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin,
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün,
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kâr sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..



Cumartesi, Eylül 25

Çarşamba, Eylül 22

Romance is Dead

Film, Film, Film

Bugün yine canım çok film izlemek istiyor ama film bulma çabamın arasında bununla ilgili bir yazı yazma gereksinimi hissettim neden bilmem. Özellikle geçtiğimiz şu ramazanı film izlemeye adamıştım. Sonlarına kadar da bu vaadimi gerçekleştirdim neyseki. Çok kaliteli filmler de izletim tam vasat olanlarından da. Film konusunda belirli bir tarzım yok kendimce. Korku filmlerini de seviyorum komedi filmlerini de. Ya da ne bileyim işte. Ne vardır ki zaten. Korku, komedi, aksiyon, suç, müzikal, dans, gençlik, bilim-kurgu, gizem, gerilim vs. Tabii bir de klasikler var ki sormayın. Tuba arkadaşım beni genelde döver. Onca film izleyip de bir Karayip Korsanları izlemediğim için ya da Yüzüklerin Efendisi ya da her ne iseler. Karayip Korsanlarının ilkini izledim ramazanda tamam ezmeyin ama Yüzüklerin Efendisine hala bir gram sempatim yok bilesiniz. Herneyse ben size ramazan boyunca izlediğim filmlerden bahsetmek istiyorum. Belki içinizde benim gibi film arayan ama bulamayan bir kitle vardır, bir fikir olur.

Cesaretin Var Mı Aşka?
Jeux D'enfants

Cesaretin var mı Aşka?

Sanırım bu film benim en sevdiklerimden oldu. Çünkü ikinciye izlemiştim. Ve sıkılmadım. Konusunu aktarıyorum sizlere;

Annesi kanser ve ölmek üzere olan Julien ve göçmenliğin zorluğu ile başa çıkmaya çalışan Sophie arasında özel bir bağ vardır. Bu bağ oynadıkları cesaret oyunu sayesinde güçlenmektedir. Oyun icabı her biri sırasıyla, diğerine cesaret gerektiren, sınava sütyenle gitmek, okulun en sert çocuğunu tokatlamak gibi, zorlu görevler vermektedir. Zamanla hayatın zorlukları da bu oyunun bir parçası haline gelmektedir. Bu oyun iki arkadaş arasında büyük bir aşkı alevlendirirken aynı şekilde birbirlerine kavuşmalarınada engel olmaktadır.

Film hem Dram hem Komedi hem de Romantik. Tavsiye ediyorum .

İşkence Okulu
Tormented

İşkence Okulu

Garip geldi ama film Okul filminden sonra yapılmasına rağmen ona çok benzettiğim bi filmdi.Gerçi Okul da bir filmin taklidi olduğu için, her neyse kapsamlı bir alışveriş söz konusu. Konusu;

Okulda hakarete uğrayan, sürekli dalga geçilen bir öğrenci kendini astıktan sonra bir hayalet olarak geri döner ve tek tek kendisiyle dalga geçenleri avlamaya başlar...

Korku filmi seven birine tavsiye etmiyorum ama zamanım bol ve eğlenmek istiyorum diyorsanız açık izleyin. Ben baya gülmüştüm.

Make It Happen

Make It Happen

İzlediğim bilmem kaçıncı dans filmi. Zaten çoğunda konu aynıdır bilirsiniz. Kız küçük bir kasabadan dans aşkı ile büyük bir dans okulunun sınavına gelir. Vesaire. Ama film çok güzeldi, ben çok beğendim. Dans sahneleri de kaliteliydi. Baş roldeki kızı (Mary Elizabeth Vinstead) beğendim, iyi bir dansçi-iyi bir oyuncu. Tavsiye ediyorum -dans filmi sevenlere-.

Küçük bir kasabadan Chicago'ya rüyalarını gerçekleştirmek için gelen Lauryn, burada Müzik ve Dans Okulu'na yazılır. Başarısız bir dönemden sonra şansını burlesk kulüplerinde denemeye karar verir. Burada kazandığı başarı, rüyalarını tekrar gözden geçirmesine ve ayağa kalkıp savaşmasına ön ayak olacaktır.

The Bannen Way

The Bannen Way

İzlemedi iseniz hemen nolur açın izleyin. Pişman olmayacaksınız asadsdas

Neal Bannen'in Hayatında Herkes Daima Suçludur...Neal'in Babası Bir Şerif Neal ise bir Polistir.Neal'in amca ise etrafı güzeller ile çevrili bir Para Babasıdır...Amcasının Bayanlara Olan zaafı Neal'in kendisini ve babasını suçlular dünyasında çıkmaz bir yokuşa sürükleyecektir.

Konunun bunla alakası olmadığını söylemek zorundayım. Takılmayın yani. Suç kategorisinde iyi oyuncuları olan ve iyi kurgulanmış bir filmdi. :d

Amelie
Le Fabuleux destin d'Amélie Poulain

Amelie

Bu bir klasik. İzlenmeli, beğenilir mi bilinmez.

Paris'te garsonluk yaparak, kendine özgü bir dünyada yaşayan saf, çekingen ve masum bir kızdır Amelie. Annesinin beklenmedik ölümü, babasının soğuk tavırları ve yaşadığı travmalar sonucu, sevimli ve boş şeylerle uğraşarak kendisine eğlence yaratmaya çalışsa da aslında hayatı sıkıcı bulduğu için kendisini son derece yalnız hissetmektedir. Bu kısır döngü Amelie’nin evde bulduğu bir kutuyu ve onun aracılığıyla sahibini keşfetmesiyle birlikte bir anda bıçak gibi kesiliverir... Amelie aşık olmuştur.

Çılgınlar Sınıfı
Accepted
Çılgınlar Sınıfı

Eğlenceli bir gençlik filmiydi. Ben çok eğlendim. :d Ama kimine basit gelebilir. Konusunu aktarıyorum;

Lise son sınıf öğrencisi Bartleby Gaines, hiç bir üniversiteye kabul edilmez. Ailesininde baskısından kurtulmak isteyen Bartleby kabul edilmeyen bir kaç arkadaşıyla birlikte kendi sahte kampüsünü kurar ve olaylar gelişir.

Kana Susadım
Jennifer's Body
Kana Susadım

Megan'ın oyunculuğunu merak ettiğim için izlemiştim. Ama ikinci başrolun Amanda olduğunu öğrenince baya bir mutlu oldum. Korku filmi kategorisine takılmadan izleyin. Korkunç falan değildi elbette. Ben yine de beğendim.

Taşındığı bölgedeki liseye yeni başlayan Jennifer kısa sürede popüler olur ve ponpon kızların başına geçer. Ancak bir katile dönüşürek okuldaki erkek arkadaşlarını öldürmeye başlar. Onu durdurabilecek tek kişi ise en iyi arkadaşı gözükmektedir..

Iıı bu arada, bu konunun filmle hiç bir alakası yok. :d


Dövüş Klübü
Fight Club

Dövüş Kulübü

İzlemediğiniz her anı zaman kaybı sayın. Zaten bu bir baş yapıt. Edward Norton ve Brad Pitt'in oyunculuklaro, unutulmaz replikleri ve yaratıcı bir konusu var. Kesinlikle izlenmeli.

Oregon Üniversitesinde yüksek lisansını yapan Chuck Palanhiuk'un uzak olmayan bir gelecekte geçen ve kafası karışık genç bir erkeği konu alan romanından yola çıkılarak çekilen Fight Club'da filmi anlatan, ünlü bir otomobil firmasında iyi bir işe sahiptir. Tek düze yaşamı kronik uykusuzluk sorunuyla çekilmez bir hale gelmiştir. Ailesi ve yakın bir arkadaşı olmayan Jack doktorunun tavsiyesi üzerine kanserli hastaların terapi grubuna katılır. Bu toplantılar esnasında Marla'yla tanışır o da genç adam gibi hasta olmadığı halde grubun toplantılarına katılmaktadır. Jack'in ve Marla'nın çabaları tüketici kültürünün anlamsızlığına karşı bir duruştur adeta kariyer sahibi ama yanlız insanların bir tepkisi. Jack'ın jenerasyonu ölü bir jenerasyondur. Bir yolculuk sonrası evinin yanmış olduğunu gördüğünde arayabileceği tek kişinin yolculuk sırasında tanıştığı sabun satıcısı Tyler Durden olmasıda adeta bunun bir kanıtıdır. İçilen birkaç biranın ardından park yerinde Tyler, kahramanımızı kendine vurması için kışırtacaktır. Aralarında başlayan bu kavga Jack'in hayatını değiştirecektir. Bir süre sonra Jack Tyler'ın yanına taşınır. Tyler'ın liderliğinde bir dövüş kulübünün kuruluşuyla bu kulübde sayıları elliyi aşmamak kaydıyla genç erkekler birbirleriyle dövüşmeye başlayacaklardır. Kısa sürede popüler hale gelen kulüp ve Tyler Durden hızlı bir şekilde bu ölü jenerasyonun mesihi haline gelir.

Wanted

Wanted

Eminim ki duymuşsunuzdur. .d

Babası öldürülen Wesley Gibson’a (James McAvoy), babasının intikamını alma fırsatı teklif edilir. Kötü adamları yok eden bir suikastçi olarak ünlenen babası bir suikaste kurban gitmiştir. Babasının bıraktığı yerden yola devam etmeye kararlı olan Gibson, babasının ortağı Sloan’dan (Morgan Freeman) eğitim almaya başlar.

Bunlar fikir olarak kalsın kafanızda, benim aklım durdu. Ben film izlemeye gidiyorum, baay. (:




~

Tatlı iyidir bazen

Salı, Eylül 21

Okulunu Sevmek İçin Sebebi Olanlar Var


Sizi bilmem ama benim okulumdan nefret etmek için onlarca sebebim var. İlk okuldaki o değişmez 8 senelik arkadaşlıklardan sonra, bir sene bir lise bir sene başka bir lise göçebeliği sanırım bünyeme ters kaçtı. 9. sınıfımı Beyoğlu İto And. Meslek'te okudum. Sonra amaçladığım mesleki liseye geçecektim aklımca ama benim aklımla Milli Eğitimin sevgili değişimleri uyuşmadı. Ben de düz liseye geçtim. Sevgili Sabit Büyükbayrak Lisesi. Ne de özelimsi dimi. Ve abartmıyorum. Eğer bu okula 10. sınıfta geldiyseniz ve boşnak değilseniz bu okulu sevmek için sebep bulamıyorsunuz.
Okulumuz boydan boya boşnak istilasında, zat-ı hallerinin aileler hatta aşiretler olarak mevcut oldukları bir okul. İnsanların %80'i sana tepenten bakıyor, %70'i zengin, %90'ının okulda bir aşireti var. :d Okulda yürürken kızların gözleriyle derecelendirmeleri ile karşı karşıyasınız. Korkunç. Kavga etme isteğini en körükleyecek okuldur muhtemelen ama bizim okulda bir kavga şu şekilde olur. Biriyle ağız dalaşına girersin dersin gel kırayım ağzını yüzünü bi. Kız şu şekilde gelir. :D "Meraba bu da benim amcaoğlum,bu amcakızı,bu kuzen, bu uzaktan akraba daha bende anlamadım nerden, bu dayımın kızı, bu..." Gözlerimle gördüm o yüzden bu saçmalığa da bulaşmaya niyetlenmiyorum. Çok komik .d
Herneyse artık 11'im. Belki bu sene bulurum. Pollyannacılıktan vazgeçmiyorum. Ah neden gecenin 00:12'sinde okuldan bahsettiysem. Herneyse sizlere, tatlı okul günleri.



Pazartesi, Eylül 20

Ve Tanrı Kadını Yarattı

Tanrım. Hayatımda en sevdiğim şeylerden biri film önermek ya da anlatmaktır normalde. Ama sabahın köründe kalkıp da canım film izlemek istediğinde izlediğim film hüsranla sonuçlanınca çok sövesim geliyor napayım. Filmin adı Ve Tanrı Kadını Yarattı'ydı. Orjinal adı Et Dieu... créa la femme. Sırf Dans kategorisine girdiği için tercihimdi. Tamam 1956 yapımı, çekimine lafım yok zaten. De hayatımda bu kadar saçma biten bir film görmedim. Onca izleyip sonunda hıı Fin mi oluyorsun. Yani zaman kaybı gibi bişey. Ama illa izleyeceğim diyorsanız tutmam. 50'lerin filmlerini seven biri gayet tabii beğenebilir kendisini.


Ayrıca şu an okuduğuma göre baş karakter Brigitte Bardot film çekildiği sırada yönetmen ile evliymiş. Sanırım ikisi de sadece sanata aşıklardı. Diğer türlü.. herneyse. Ve kendisi bikiniyi ünlü eden kadınlardanmış. Çok ilginç değil mi? Ay. gfgfhsz.

Perşembe, Eylül 16

Acı gerçek şu ki;


Evet, işte ben de tam olarak böyle bir çocuktum.
Hatta kapının üzerinden geçen doğalgaz borularından tutunup koridoru gezerdim. Ne mantık dolu dimi ama. :)
Fotoğrafı paylaşmadan geçemedim .d

Pazartesi, Eylül 13

Anlam.


Az kaldı...





Uyku tutmadı, sen tut beni.
En son koynunda unuttum günaydın dilimi.
Gözlerinde büyüdüm, yüreğim sende çocuk kaldı.
Hadi kalk gidelim, bizi görüp yazacaklar, az kaldı.

Aşk-ı Lâl


Ateşe koşan kelebekler gibi koştum sana
Tüm şehir gördü beni,
Bir tek sen görmedin.

Çarşamba, Eylül 8






Erkeğin aradığı kadın olmak istedin
Uzattın saçlarını geceler boyu
Düşlerin uykularına sığmadı
Sabaha nöbetçi
Geceye isyankar oldun
Koynuna aldığın karanlık ısıtmadı kollarını
Aynadaki yüz sana mı aitti?

Erkeğin aradığı kadın olmak istedin
Temizledin ihanetlerle kirlenmiş olan yüreğini
Sevişmek,
Sahnesi olmayan bir oyun,
Kırbaçsız bir sahipti yumuk ellerinde
Ellerini suskunluğunla yıkadın
Gözlerinin ıslaklığı yağmurdan mıydı?

Erkeğin aradığı kadın olmak istedin
Biriktirdin özlemlerini ayrılıklara inat
Gezinirken rüyalarının sahilinde,
Kırık cam parçaları kesti ayaklarını
Sadece bedenden akmadı kan,
Yüreğin sızladı
Kilitledin dudaklarını iki yüzlü öpüşlere
Suskunluğun ümitsizliğinden miydi?

Erkeğin aradığı kadın olmak istedin
Soyundun yağmurlarda gündüz vakti
Eline el değdi sarıldın
Ve terkedildin uçurum kıyılarında
Şarkını çaldılar ihpar etmedin
Çocukluğundu isyanlarını bastıran
Bekledin,
Beklediğinin kim olduğunu bilmeden
Acıların büyüttüğü yürek yoksa senin miydi?

Erkeğin aradığı kadın olmak istedin
Yalnızlığına kustun bütün gözyaşlarını
Çirkefliğin biri beş paraydı
Beş kuruşa sattın umutlarını
Devirdin,
Bütün kadehleri devirdin bar köşelerinde
Özlediğin gelmedi yıkıldın
Uzun ve kıllı kollar taşıdı vücudunu
Vücudunu temiz tutmak için savaştın
Haykırışlara gizlediğin savunmasız çocukluğun muydu?

Erkeğin aradığı kadın olmak istedin
Bastırdın arzularını yağmurlu günlerde
Utanılacak hiçbir şey kalmamıştı
Soyundun,
Çıplaklığını gösterdin gün batımı kızıllığında
Saçların dağınık ve uzundu
Beline kadar indi yılların birikmişliği
Göğsünde büyüttüğün masumiyeti denize bağışladın
Seviştin rüzgarla kimse görmeden
Doğurduğun yalnızlık rüzgarın oğlu muydu?
Erkeğin aradığı kadın olabilirdin belki de
Ama erkek neyi aradığını bilemedi
Erkeğin aradığı kadın,
Erkeğin düşlerinde kaldı.


...ama sen hiç yılmadın,
Erkeğin aradığı kadın olmak istedin sadece.

BMW 2002


Bir yerlere gidilesi, bir yerler görülesi hala.

Çarşamba, Eylül 1


Hayal kurmak parayla değil ya.

Julia Macmillan



Friends Till The End


Saçmalıyorsun zaman zaman.
Ağzından dökülen kelimeler.
Yönünü şaşırıp, uçurumlardan düşüyor.
İntihar ediyorlar belki de.



Love



Çıldırdı gece, kayan yıldızlardaki dilekler karıştı.
Dibi tuttu kelimelerin,
Şiirlerde yanık kokusu var.

Ve seslemliyorum şimdi;

Aşk,
Kut-san-mış-tır artık!

Wait me.


Çıplak ayaklarımla koştum kuru yosunların üzerinden sahil boyu...
Yetişememe korkusu bir kramp gibi indi bileğime...
Biraz telaş biraz da beklemektir yaşam.
Yüreğim, bana biraz zaman ver, az dinlenip coşacağım...

Dreams

Don't Hear Myself



Yüzüme kapattım telefonu,
Sesimi duymak istemiyorum
Zamanla kabulleniyor insan
Arızalı ümitleri,
Meşgule düşen beklemeleri
Kendimden kaçıyorum,
Beni saklayabilir misiniz?